Devletin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için sahip olduğu mallar ile, hüküm ve tasarrufu altındaki mallara ait mevzuat çok geniş kapsamlı olup konunun yazıyı ilgilendiren bölümüyle hukuki terimlerin açıklamasına ve uygulamasına girilmeden “Ecrimisil” adı altında yapılan ödemelerin kısaca vergi yasaları karşısındaki durumu sonuç olarak ifade edilmeye çalışılacaktır.
Bir malın kamu malı olabilmesi için Devletin, kamu kurumlarının veya mahalli idarelerin (İl Özel İdareleri, Belediyeler) mülkiyetinde olması veya mülkiyetinde sayılması gerekir.
Kamu malları veya kamuya ait malların kullanılması, devri, kiralanması ve satılması ilgili mevzuat hükümlerine göre farklılık göstermektedir. Kamu mallarından kural olarak kullanım amacına uygun olarak vatandaşlar arasında eşit ve ücretsiz kullanımı esası geçerlidir. Kamuya ait malların her ne şekilde olursa olsun devri, kiralanması, kullanım hakkının devredilmesi, satılması (orman, yol, deniz, ibadet yerleri vs.) istisna halleri dışında mümkün değildir. Ancak yasal düzenlemelerle kamuya ait mallardan özel olarak yararlanmak isteyenler idareden ruhsat almak, sözleşme yapmak veya imtiyaz yoluyla hukuken geçerli bir ilişki kurabilir. Özel yararlanmak isteyen kişi veya kurumlara izin verip vermemek, verdiği izni geri almak, yasalarla belirlenen sınırlar çerçevesinde idarenin takdirine bırakılmıştır. Ülkemizde kamu mallarının idaresi Merkezde Maliye Bakanlığı / Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Taşrada Defterdarlık / Milli Emlak Dairesi Başkanlığı ve Mal Müdürlükleri aracılığıyla yürütülür.
Ecrimisil; kamu mallarının hukuka aykırı bir şekilde kullanılması nedeniyle işgalciden alınan bir cezadır. Kamu malı ile ilgili olarak yetkili olmayan kurumun izin vermesi durumu değiştirmeyecektir. Kamuya ait bir malın; işgal edilmiş olması, kullanıcıların geçerli bir hukuki sıfatı veya hakkı bulunmaması gerekir. Kamu mallarının kullanıcılarından ecrimisil alınabilmesi için kullanıcının kusurlu olması yada idarenin bir zarar görmüş olması koşulu aranmaz. Kamu mallarının hukuka aykırı bir şekilde işgal edildiğini öğrenen veya tespit eden idarenin buna derhal son verme yetkisine sahip olduğu gibi asli görevidir de. Üzülerek görüyoruz ki, uygulamada idarenin bu tür tecavüzleri ortadan kaldırma yerine ecrimisil almak suretiyle kamu mallarını idare etmeye devam ettirmekte, vatandaşların kamu mallarından yararlanması hakkını engelleyerek hukuk ihlalini bizati kendisi yapmaktadır. Ecrimisil bir kamu malı idare yöntemi kesinlikle değildir. Aksine, kamu malından haksız olarak yararlanan kişilerden geçmişe dönük olarak alınan bir bedeldir. Dolayısıyla, ecrimisili kamu mallarının hukuka aykırı kullanılmasına meşruiyet kazandırma usulü değil, kamu mallarının korunmasına yönelik bir yaptırım olarak görmek gerekir. İdarenin tespit ediği veya öğrendiği tarihten önceki dönemlere ait kullanım karşılığı olarak da (zamanaşımı süresi tartışmalı olmakla birlikte Danıştay kararlarında 5 yıl olarak dikkate alınmaktadır) geriye doğru işletilen ceza şeklidir.
193 sayılı Gelir Vergisi Yasasının 41/6. maddesinde “her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar” ticari kazancın saptanmasında gider kabul edilmeyen ödemeler olarak tanımlanmış, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Yasasının 6. maddesinde de “Safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Sonuç olarak; kamuya ait malların haksız işgali nedeniyle ceza olarak ödenen Ecrimilin ticari kazancın saptanmasında gider olarak yazılması mümkün olmadığından muhasebe kayıtlarında “Kanunen Kabul Edilmeyen Gider” olarak dikkate alınmalıdır.
12/11/2007-İstanbul