Şair Eşref
İzmir’e bağlı ilçelerden birinin
Malmüdürünü görevinden alırlar. İzmir’e gelir, eski işine dönmenin yollarını araştırır. Bu sırada hemen her gün Eşref’i görür; çok güç durumda kaldığını, geçim sıkıntısı çektiğini anlatarak görevine dönmesi için aracılıkta bulunmasını rica edip durur.
Eşref bu ısrarlara dayanamaz. Dostlarından Tevfik Nevzad’la Mehmet Şeref’e durumu anlatarak,
– Şu adamın derdine derman olalım, der.
Şöyle bir çözüm yolu düşünürler: Üçü birlikte İzmir Defterdarının yanına gidecekler, onlar orada otururlarken eski Malmüdürü de Defterdara ricaya gelecek. bizimkiler Defterdarı etkilemeye, ona birgörev verilmesini sağlamaya çalışacaklar. Bu tasarı eski Malmadürüne anlatılır…
Kararlaştıralan saatte üç kafadar Defterdarın odasında otururlarken eski Malmüdürü içeriye girer. O girer girmez de Defterdar ayağa fırlar, sövüp saymaya başlar. Adamın ne rüşvetçiliğini bırakır, ne ahlaksızlığını…
– Dünya ayağa kalksa senin gibi hırsız, rüşvetçi, edepsiz biradamı yeniden memurluğa atamam!.. diye bas bas bağırır.
Eşref, bir süre Defterdarın dinginleşip kendine gelmesini bekledikten sonra:
– Söyleyecekleriniz bitti mi Defterdar Bey? diye sorar.
– Bitti,
karşılğını alınca da eski Malmüdürüne döner:
-Öp bakalım üstadının ellerini!.
İzmir Valisinin Kazaya Uğramasını Diliyor
İzmir Valiliği, kaymakamlardan “aşarın (ürünlerden vergi olarak alınan on bir) geri kalan bölümünün ivedilikle toplanıp gönderilmesini…” istemiş. Çeşitli ilçelerden “tahsil etmekteyiz”, “ediyoruz”, yollu yanıtlar gelmişse de Kırkağaç kaykamakı Eşref’den ses yok..
Vali Kamil Paşa, eşref’e gönderdiği telegrafta, “falan numaralı, filan tarihli bilgirgeye hala yanıt verilmedi. Hafta içerisinde il merkezinde bulunacağım. Bu konudaki işlemler hakkında açıklamalarda bulunmak üzere hemen gelmeniz…” diyor
eşref’in karşılığı ise şöyle:
“Aşar toplama işlemleri beni çok uğraştırdığından, il merkezine gelemeyeceğim. Sizin, oradan dönüşte kaza’ya uğramanız dileğiyle…”
ON PARA ETMEZ!
Söylentiye göre, Eşref bir ara beş parasız kalmış. Ne yapayım da beş on kuruş kazanayım diye düşünüp taşınırken, ölülerin ardından dua eden hocaların epeyca “dünyalık” edinmeleri dikkatini çekmiş. O da başlamış “duacı”lığa… Başlamış ama, hocalarla “rakabet” güç. Onlar çevrelerinde tanınmış kişiler, ayrıca mahalllerinde herhangi bir kişi ölünce çağrılmayı beklemeden kendiliklerinden ölü evine damlıyorlar…
Eşref de çözüm yolunu “piyasayı kırmakta” bulmuş ve sağa sola haber göndermiş:
“Dua beş kuruşa!”
Hocalarda “rakabeti kırmak” için Eşref’i Şeyhülislama şikayet etmişler. Şeyhülislam, eşref’i makamına çağırtmış:
– Ayıp değil mi, demiş, beş kuruşa dua edilir mi?
– Aman efendim, diye karşılık vermiş Eşref. Siz benim dualarımı bir işitseniz, on para bile vermezsiniz!.